7143 Sayılı Kanunun Amacı Nedir?
7143 sayılı Kanun, yani yasa yapıcının verdiği isimle: Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun, 18/05/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak resmileşmiştir. Öncelikle bu kanunun amacından, ne için çıkarıldığından bahsedecek, sonrasında ise kimler yararlanabilir, şartları neler, içerdiği veya içermediği vergi affı, matrah affı, yapılandırma ve matrah artırımı konularına açıklık getirmeye çalışacağız.
7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun ile yasa yapıcı şu gayelere ulaşmayı hedeflemiştir;
- Kesinleşmiş vergi ve diğer borçlara ödeme kolaylıkları,
- İhtilafların sulh yoluyla sonlandırılması,
- İnceleme ve tarhiyat safhasındaki borçların yapılandırılması,
- Beyan edilmemiş veya eksik beyan edilmiş gelir ve kazançların zam ve faizsiz pişmanlıkla beyan edilmesi,
- Geçmiş dönemlere ilişkin matrah ve vergi artırımında bulunan mükelleflere ayrıcalıklar,
- İşletmelerdeki emtia, makine, teçhizat ve demirbaş kayıtlarına ilişkin cezasız düzeltme imkânı,
- Kasa ve ortaklardan alacaklar hesabının cezasız ve faizsiz düzeltilmesi,
- Yurt içi ve yurt dışı bazı varlıkların belli tarihe kadar vergisiz ve ayrıcalıklı imkanlarla milli ekonomiye kazandırılması.
7143 Sayılı Kanunun Getirdiği Avantajlar Nelerdir?
7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu birçok önemli konuda büyük avantajlar getirmekte ve bir yandan kamu alacağının daha hızlı ve sulh yoluyla toplanması amacına hizmet etmekteyken, diğer taraftan ise kamu borcu olanlar için belki de bir daha karşı karşıya kalmayacakları cinsten önemli kolaylıklar sağlamaktadır.
Bu kanun her ne kadar medyada genelde Yapılandırma Kanunu, Matrah Artırımı Kanunu olarak isimlendirilse de, aslında içeriğini sadece yapılandırma veya matrah artırımı ile sınırlamak doğru olmayacaktır.
Rehberimizde, öncelikle kanuna genel bir çerçeveden bakılacak, daha sonra ise en önemli kısımlar detaylarıyla işlenilmeye çalışılacaktır.
7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu 28 ana ve 1 adet de geçici maddeden oluşmakla birlikte, toplumun büyük bölümünü ilgilendiren hususlar ilk 10 maddede sayılmıştır. Rehberimizde, karışıklıklara mahal vermemek adına kanun lafzını izleyerek madde madde ilerlemenin daha faydalı olacağı düşüncesindeyiz.
Kapsam ve Tanımlar (Madde-1)
Kanunun kapsamında; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen amme alacakları, il özel idareleri, belediyeler ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına (YİKOB) ait alacakların yapılandırılamsı, matrah ve vergi artırımı, ile işletme kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin hükümler yer almaktadır.
Kanun kapsamına giren alacaklar için daha basit bir ifadeyle, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler ve vergi cezaları ile bunlara bağlı gecikme faizleri, gecikme zamları gibi fer’i alacaklar dahil edilmektedir.
Kanun kapsamına giren vergilerde, beyan usulü yöntemine göre bir sınırlama yapılmıştır. Daha açık bir anlatımla, beyanname verme süresinin son günü 31 Mart 2018 tarihinden önce olan vergi türleri, 7143 sayılı kanundan faydalanabilecekken, beyanname verme süresi 31.03.2018 tarihinden sonra olan vergiler bu kanundan yararlanamayacaktır.
Cevap: Her ne kadar tebliğde yer de alan 31.03.2018 tarihine kadar ibaresi ile Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 2017 yılı, matrah artırımı dışında bırakılmış gibi görünse de, daha sonra yapılan yasal düzenlemeler ile 2017 yılı da kapsama alınmış ve dileyen mükelleflerin 2017 yılı Kurumlar Vergisi beyannameleri için de bu kanundan faydalanabilmelerinin önü açılmıştır.
Kapsama Giren İdari Para Cezaları
Aşağıda saydığımız idari para cezaları kanun kapsamına girmektedir;
- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu,
- Mülga 11/2/1950 tarihli ve 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun,
- 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu,
- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu,
- 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun,
- 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun,
- Mülga 13/4/1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
- 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu,
- 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu,
- 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
- 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, hükümlerine göre 31/3/2018 tarihinden (bu tarih dâhil) önce verilen idari para cezaları girmektedir.
Cevap: Kanun kapsamına girmesi için idari para cezasının 31.03.2018 (bugün de dahil) tarihinden önce kesilmesi gerekir. Örneğin 1 Nisan 2018 tarihinde kesilen bir eds cezası bu kapsama girmeyecektir. Ayrıca, yine kanun kapsamına girmesi için, 31.03.2018 tarihinden önce kesilen cezanın, kanunun yayın tarihi olan 18.05.2018 tarihi itibariyle kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu cezaların, kapsama girebilmesi için ilgiliye bu tarihten (18.05.2018) önce tebliğ edilmiş olması şarttır. Yani 30.03.2018 tarihinde kesilen ancak tarafınıza 01.06.2018 tarihinde tebliğ edilen idari bir para cezası için bu kanun kapsamında faydalanmanız mümkün değildir. Kanun kapsamında bir idari para cezası için yapılandırmadan faydalanmak demekse, idari para cezasının olduğu gibi kalması ancak bu para cezasına işleyen faiz veya gecikme zammının tamamen silinerek bunun yerine Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE, aylık yaklaşık ortalama %0,35) oranında bir zammın ilave edilmesi demektir. Yİ-ÜFE, gecikme faizi ile karşılaştırıldığında oldukça makul rakamlarda cezalara tekabül etmektedir.
Hangi Amme Alacakları Bu Kapsama Giriyor?
7143 Sayılı kanunun yayım tarihi itibariyle kesinleşmiş olup, vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş olan asli ve feri amme alacaklarından takip için vergi dairelerine intikal edenler, bu kanun kapsamındadır. Buna göre, aşağıda sayılan amme alacakları için bu kanun hükümlerinden faydalanabilirsiniz;
- Ecrimisilller,
- Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) alacakları,
- Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) alacakları,
- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından verilen öğrenim ve katkı kredisi alacakları,
- Doğrudan gelir desteği ödemelerinden geri alınması gereken alacaklar
- Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanuna göre doğan yiyecek bedelleri,
Cevap: KYK borçları da kanun kapsamına alınmıştır. Daha önce hiç ödemediğiniz veya bir veya birkaç dönem ödeyip bıraktığınız KYK borçlarını da bu kanun kapsamında yapılandırarak ödeyebilirsiniz. Eğer bu borcunuzu daha önce vergi dairesi aracılığıyla tecil ettirdiyseniz, yapılandırmaya başvurmanız halinde bu teciliniz bozulacak ve ilgili hükümlere göre yeniden bir ödeme planı çıkarılacaktır.
Kesinleşmiş Alacaklar (Madde-2)
Kesinleşmiş alacak nedir?
Bir kamu alacağının kamu idaresi tarafından kesinleşmiş alacak olarak kabul edilebilmesi için;
- Alacağa karşı ilk derece yargı mercileri nezdinde dava açma süresinin geçmiş olması,
- Alacağa ilişkin istinaf/itiraz veya temyiz sürelerinin geçmiş olması,
- İdari para cezası söz konusuysa, bu alacağa karşı dava açma süresinin geçmiş olması,
- Alacağa ilişkin vergi idaresiyle uzlaşmanın sağlanmış olması veya uzlaşma süresinin geçmiş olması
gerekmektedir.
Madde-2/
(1) Maliye Bakanlığına, il özel idarelerine ve belediyelere bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen alacaklardan bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil);
2. maddenin birinci fıkrası Maliye Bakanlığına, il özel idarelerine ve belediyelere bağlı tahsil dairelerine karşı bulunan kamu borçlarını konu edinmiştir.
a) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan vergilerin ödenmemiş kısmının tamamı ile bunlara bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla vergilere bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları ile aslı bu Kanunun yayımı tarihinden önce ödenmiş olanlar dâhil olmak üzere asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları ve bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,
b) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ve bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş vergi cezaları ile iştirak nedeniyle kesilmiş vergi cezalarının %50’si ve bu tutara gecikme zammı yerine, bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece gecikme zammından ibaret olması hâlinde gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan %50’sinin ve bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,
Buradan özetle anlaşılması gereken şey; Kanundaki diğer şartların sağlanması şartıyla (amme borcunun kanun kapsamında olması, süresinde başvurma ve ödeme koşullarının sağlanması gibi) başvuruda bulunulması halinde, Vergi aslı olduğu gibi kalacak, varsa vergi ziyaı cezası silinecek, özel usulsüzlük ve usulsüzlük cezalarının %50’sinin ödenmesi şartıyla kalan %50’si silinecek, Vergi ve varsa Vergi Ziyaı üzerinden hesaplanmış gecikme zammı silinecek, gecikme faizi silinecek, bu faiz ve zammın yerine aylık %0,35 (yaklaşık bir rakam olarak) oranıyla hesaplanacak Yİ-ÜFE zammı dahil edilecektir.
Sonuçta mükellefin ödemesi gereken yükümlülükler; Vergi aslı, Usulsüzlük cezalarının %50’si, Faiz yerine hesaplanmış Yİ-ÜFE Tutarı ve Gecikme Zammı yerine hesaplanmış Yİ-ÜFE Tutarı olacaktır.
c) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ve bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olan idari para cezalarının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine, bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaya bağlı fer’ilerin tamamının
ç) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ve yukarıdaki bentlerin dışında kalan asli amme alacaklarının ödenmemiş kısmının tamamı ile bu alacaklara bağlı faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla uygulanan faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacaklarının tamamının,
d) 20/2/2008 tarihli ve 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri gereğince ödenmesi gerektiği hâlde bu Kanunun yayımı tarihine kadar ödenmemiş olan tutarların bu madde kapsamında ödenmesi hâlinde 5736 sayılı Kanun gereğince hesaplanan binde iki oranındaki faiz alacaklarının tamamının, tahsilinden vazgeçilir.
Yukarıdaki bentlerde de yine bir üstteki açıklamamızdan farklı bir hüküm içermiyor. Kanun koyucu “c” bendinde aynı yapılandırma imkanını idari para cezaları için açıklamış. Yani idari para cezalarının aslı olduğu gibi kalacakken, bu cezalar için işletilmiş gecikme zammı tamamen silinecek, bunun yerine hesaplanacak Yİ-ÜFE tutarı ile gecikme zammının tahsilinden vazgeçilecektir.
Yine aynı şekilde “ç” bendinde ilk 4 bentte tahdidi olarak sayılan amme alacaklarının dışında kalan amme alacakları kapsama alınmış, “d” bendinde ise özellikli bir durum olarak 2008 tarihli yapılandırma kanunu kapsamında yapılandırma yapmış ancak gerekli ödemeyi yapmamış olan mükelleflere, bu borçları için yeniden yapılandırma imkanı tanınmaktadır.
(2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen alacaklardan bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil);
a) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan gümrük vergilerinin ödenmemiş kısmının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla gümrük vergilerine bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları ve aslı bu Kanunun yayımı tarihinden önce ödenmiş olanlar dâhil olmak üzere asla bağlı olarak kesilen idari para cezalarının tamamının,
b) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ve 4458 sayılı Kanun ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü nedeniyle gümrük vergileri asıllarına bağlı olmaksızın kesilmiş idari para cezaları ile 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun iştirak hükümleri nedeniyle kesilmiş idari para cezalarının %50’sinin, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan %50’sinin,
c) Eşyanın gümrüklenmiş değerine bağlı olarak kesilmiş idari para cezalarının %30’u ve varsa gümrük vergileri aslının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan %70’i ile alacak asıllarına bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacaklarının tamamının,
tahsilinden vazgeçilir.
2. maddenin 2. fıkrasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireler tarafından takip edilen amme alacaklarının tahsiline yönelik hükümler yer almaktadır. “a” bendinde, vadesi geldiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan gümrük vergilerinin yapılandırılmasına ilişkin hükümlere yer verilmiş ve kanunun diğer kısımlarında olduğu gibi bu alacaklar için de vergi aslı korunurken gecikme faizi ve gecikme zammı gibi feri alacaklar silinerek bunların yerine Yİ-ÜFE tutarının hesaplanması temeline dayanıyor.
“b” bendinde Kabahatler Kanununa göre kesilen idari para cezaları tıpkı özel usulsüzlük ve usulsüzlük cezalarında olduğu gibi %50 oranında silinerek kalan idari para cezasının %50’sinin ödenmesi hususunu açıklamaktadır.
“c” bendinde ise eşyanın gümrüklenmiş değerine bağlı olarak kesilmiş idari para cezalarının ise %30’unun ödenmesi durumunda %70’inin silineceği belirtilmiştir.
(3) İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk etmiş olan vergiler hakkında bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarının (a) bendi hükmü uygulanır.
Madde hükmünden anlaşılacağı üzere, İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden tahakkuk ettirilen vergiler hakkında, genel hükümler kapsamında yapılandırma hükümlerinden faydalanılabilecektir. Burada aklınıza İhtirazi kayıt nedir, ihtirazi kayıtla beyanname nasıl verilir? soruları gelebilir. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak için, İhtirazi kayıt nedir? İhtirazi kayıtla beyanname nasıl verilir? isimli makalemize göz atabilirsiniz.
(4) Bu Kanun kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ait olduğu taşıt için, bu Kanun hükümlerinin ihlal edilmemiş olması koşuluyla, bu Kanunda belirtilen ödeme süresi sonuna kadar 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (d) fıkrası hükmü uygulanmaz.
Bu madde hükmüyle, MTV borcu olan mükellefler de 7143 sayılı yapılandırma kanunundan faydalanabiliyor. Bununla birlikte madde içerisinde belirtilen MTV Kanunun 13’üncü maddesinin (d) fıkrası ile kast edilen hüküm, normal şartlar altında MTV borcu olan araç sahiplerinin bu borcu ödemeden araç muayenesini yaptıramamasına rağmen, yapılandırma kapsamında oluşacak borçlar bu durumun dışında bırakılarak, yapılandırma kapsamında oluşan borçların mevcudiyeti araç muayenesine engel teşkil etmeyecektir.
Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar (Madde-3)
(1) Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ilk derece yargı mercileri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, resen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda; vergilerin/gümrük vergilerinin %50’si ile bu tutara ilişkin faiz, gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla vergilerin/gümrük vergilerinin %50’si, faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir. Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla gümrük vergilerine ilişkin gümrük yükümlülüğü doğmuş ve idari itiraz süresi geçmemiş veya idari itiraz mercilerine intikal etmiş bulunan tahakkuklar hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır.”
Öncelikle bu kanun hükmünden kimlerin faydalanabileceğinin iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple kanun lafzına bakıldığı zaman, 7143 sayılı kanunun 3. maddesinin 18.05.2018 tarihi itibariyle;
a) Vergi idaresi tarafından ikmalen, re’sen ya da idarece yapılmış bir tarhiyatın bulunması ve idare tarafından yapılan bu tarhiyata karşı;
— Vergi mahkemelerine dava açma süresi henüz geçmemiş veya süresi içerisinde dava açılmış bulunması
— İlgisine göre istinaf veya temyiz süreleri geçmemiş ya da istinaf/itiraz veya temyiz yoluna başvurulmuş ya da karar düzeltme talep süresi geçmemiş veya karar düzeltme yoluna başvurulmuş olması gerekmektedir.
Daha basit bir ifadeyle bu yapılmış bu ikmalen, re’sen veya idarece tarhiyatlara karşı ya dava açılmış olması ya da açılmamışsa henüz dava açma süresinin geçmemiş olması gerekmektedir ki bunun anlamı alacağın kamu nezdinde tahakkuk etmiş ancak kesinleşmemiş olması manasına gelmektedir.
Eğer başvuru şartları sağlanıyorsa, bu kanun hükmünden faydalanmak isteyen mükellefler, davadan vazgeçmeleri, davadan vazgeçme dilekçelerini vergi dairelerine verdikleri başvuru dilekçesiyle birlikte sunmaları şartlarıyla tarh edilen verginin %50’sini ödememe imkanına kavuşmaktadır. Ayrıca, hesaplanan bütün gecikme faizi ve gecikme zammı silinecek, Yİ-ÜFE oranı ise kalan %50’lik kısım üzerinden hesaplanacaktır.
Bu kanun maddesi kapsamında örneğin bir KDV tarhiyatının yapıldığını, bir kat vergi ziyaı cezasının kesildiğini ve gecikme faizi ile gecikme zammının hesaplandığı varsayımı altında, bu kanun hükmünden yararlanan mükellefler, sadece vergi aslının %50’si ile gecikme faizi ve gecikme zammı yerine hesaplanacak Yİ-ÜFE tutarını ödeyeceklerdir.
Kanunun ilerleyen maddelerinde, davanın istinaf/itiraz veya temyiz aşamalarında olması, kanun çıkmadan önce bir alt derece mahkemece terkin kararının veya tasdik kararının verilmiş olması gibi durumlarda idarenin farklı oranlarda (%80 gibi) vergi asıllarından ve yine vergi ziyaı, gecikme zammı ve gecikme faizi alacaklarından feragat ederek geri kalan tutarın ve bu tutar üzerinden hesaplanacak Yİ-ÜFE tutarının kanunda belirtilen yol ve yöntemlerle ödenmesini kabul ettiği izah edilmekte olup, birbirine oldukça benzeyen bu hükümlerin tek tek sayılmasını gereksiz gördüğümüzden bu şekilde bir genelleme yapılmasının daha doğru olacağı düşüncesindeyiz.
Ne zamana kadar başvuru yapılmalı?
Burada en önemli hususlardan birisi de başvurunun ne zaman kadar ve ne şekilde yapılacağı. Kanunun geneli için belirtilen başvuru süresi, 3. madde için de aynıdır. Kesinleşmemiş amme alacakları için bu kanunun 3. maddesi hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerin 31.07.2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) ilgili alacaklı tahsil dairelerine başvurmaları gerekmektedir.
Burada uzlaşmaya ilişkin hükme ayrı bir parantez açılması doğru olacaktır. 3. Maddenin 8. fıkrasında: “Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla; uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış, ancak dava açma süresi geçmemiş alacaklar da bu madde hükmünden yararlanır.” ifadesine yer verilmiştir ki bu hükümden de anlaşılacağı üzere henüz uzlaşma yapılmamış veya uzlaşma vaki olmamış alacaklar da bu kanun maddesinden yararlanabileceklerdir.
İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemler (Madde-4)
(1) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun yayımı tarihinden önce başlanıldığı hâlde, tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin %50’si ile bu tutara gecikme faizi yerine bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile bu tarihten sonra ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenen dava açma süresinin bitim tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizinin tamamının, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın %25’inin; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler hâlinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla vergi aslının %50’sinin, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın %75’inin, vergilere bu Kanunun yayımı tarihine kadar uygulanan gecikme faizinin ve vergi aslına bağlı cezaların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Şu kadar ki bu Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süre içinde tebliğ edilen ihbarnameler için bu madde hükmünden yararlanmak isteyen mükelleflerin anılan bentte belirtilen süre içerisinde, başvuru süresi otuz günden az kalmış ise otuz gün içinde başvuruda bulunmaları ve madde kapsamında ödenecek tutarların ilk taksitini 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sürede, izleyen taksitleri ikişer aylık dönemler halinde 6 eşit taksitte ödemeleri şartıyla maddeden yararlanılır.
Yapılandırma kanunun en önemli maddelerinden biri olan 4. Madde, özellikle vergi incelemesi devam eden mükelleflerin yapılandırma kanunundan nasıl ve hangi şartlar altında yararlanabileceklerini açıklamaktadır. Bu maddeyi detaylarıyla izah etmeden önce, kanun lafzında geçen birkaç ifadenin açıklanması, oluşması muhtemel kafa karışıklığının giderilmesi açısından önem taşımaktadır.
Vergi İncelemesi ne zaman başlar? Vergi incelemesi, mükellef ile vergi müfettişinin karşılıklı mutabakatıyla imzalanan İncelemeye Başlama Tutanağı ile başlamaktadır. Bununla birlikte mükellefe ulaşılamaması, ulaşılması ancak davete icap etmemesi, davete icap etmesi ancak imzalamaktan imtina etmesi/çekinmesi sebepleriyle tutanağı imzalamaması hallerinde, Vergi Müfettişi tarafından re’sen düzenlenen incelemeye başlama tutanağının vergi dairesi kayıtlarına girmesiyle resmen başlamış olur.
Vergi Müfettişi, iş ilgili iş emrinin kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde incelemeye başlamak durumunda olduğu için, bu süre içerisinde türlü sebeplerle mükellefle incelemeye başlama tutanağının düzenlenememesi durumlarında 30. gün sonunda incelemeye başlama tutanağını re’sen düzenleyebilmektedir.
İncelemenin tamamlanması ne demektir? Vergi incelemesi, mükellefle Vergi Müfettişi arasında düzenlenen İnceleme Tutanağı ile bir bakıma sona ermektedir. Ancak kanunda kastedilen incelemenin sona ermesi ifadesi, Vergi Müfettişi tarafından düzenlenen Vergi İnceleme Raporu’nun 31.07.2018 tarihine kadar vergi dairesi kayıtlarına girmesi kastedilmektedir. Vergi inceleme raporunun bu tarihe kadar tamamlanamaması veya tamamlanmış olmasına rağmen vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmemesi halinde, vergi inceleme raporunda önerilen tarhiyatlar geçersiz olacak ve mükellef hakkında bu inceleme kapsamında tarhiyat işlemleri duracak, mükellefin matrah artırım hükümlerinden faydalanması halinde ise inceleme kapatılacaktır.
Vergi aslına bağlı ceza ne demek? Vergi aslına bağlı ceza ile vergi ziyaı cezası kastedilmektedir.
Vergi aslına bağlı olmayan ceza ne demek? Vergi aslına bağlı olmayan ceza ile usulsüzlük cezası ile özel usulsüzlük cezası kastedilmektedir.
Bu kavramları açıkladıktan sonra madde hükmüne geçecek olursak, kanunun yayım tarihi olan 11.05.2018 tarihinden önce başlanılmış olan vergi incelemeleri matrah artırımı yapılsa dahi kapatılmayarak incelemeye devam edilecek, incelemenin 31.07.2018 tarihine kadar tamamlanarak vergi dairesi kayıtlarına intikal etmesi halinde, vergi inceleme raporunda önerilen vergi aslının %50’si ile vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi silinecek, kalan %50’lik tutar üzerinden Yİ-ÜFE tutarı hesaplanacak ve ihbarnamenin mükellefe tebliğ tarihi ile dava açma süresinin son günü arasındaki zaman için de gecikme zammı hesaplanmak suretiyle bu madde kapsamında 7143 sayılı kanun hükümlerinden faydalanılabilecektir.
Vergi Müfettişi tarafından devam edilen incelemenin 31.07.2018 tarihine kadar tamamlanması ve inceleme raporunun bu tarihe kadar vergi dairesi kayıtlarına intikal etmesi gerekmektedir. Aksi halde, yani incelemenin tamamlanamaması veya tamamlanmış olmasına rağmen vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilememesi durumlarında inceleme tamamlanmamış sayılacak, mükellefin ilgili yıllar için kanunda sayılan yol ve yöntemlerle matrah artırımından faydalanması halinde inceleme kapatılarak bir daha o yıllar için matrah artırımından faydalanılan vergi türleri itibariyle tarhiyat önerisinde bulunulmayacak ve inceleme yapılmayacaktır.
Bu maddenin 4. fıkrasının da ayrı bir önem taşıdığı kanaatindeyiz. Bu hükme göz attığımız zaman;
(4) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımı tarihinden önce tamamlandığı hâlde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen şekilde belirlenen tutarın, birinci fıkrada belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.
ifadelerinin bulunduğu görülmektedir. Kanun koyucunun burada “Bu kanunun yayımı tarihinden önce tamamlandığı halde” ibaresiyle anlatmak istediği şey, Vergi Müfettişi tarafından vergi inceleme raporunun yazılması, Rapor Değerlendirme Komisyonu’ndan hatasız olarak çıkması ancak henüz vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmemiş olması kast edilmektedir. Böyle bir durumun mevcut olması halinde, 1. fıkrada belirttiğimiz vergi dairesi kayıtlarına girme şartı aranmayacak ve raporda önerilen tarhiyatlar dikkate alınacaktır.
Ödemeye ilişkin koşullar nelerdir? Bu madde kapsamında tamamlanan inceleme neticesinde, tahsil dairesi tarafından mükellefe bir ihbarname ile tebliğ yapılır. Tebliğ tarihinden itibaren 31.07.2018 tarihine kadar, eğer bu tarihe 30 günden az kalmış veya 31.07.2018 tarihinden sonra tebliğ yapılmışsa tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde kanun kapsamında yapılandırma hükümlerinden faydalanılmak istenilmesine ilişkin ilgili tahsil dairesine başvurulması gerekmektedir. İlk taksit, kanunun yayım tarihinden itibaren 4. ay eğer ihbarnamenin tebliği nedeniyle bu süre aşılmışsa tebliğ edilen ayı takip eden ayın sonuna kadar ilk taksidin ödenmesi gerekmektedir. Bundan sonraki taksitler ise, ilk ödemenin yapıldığı aydan itibaren 2’şer aylık taksitler halinde toplam 6 taksit şeklinde yapılacaktır.
Matrah ve vergi artırımı (Madde-5)
Bu madde kanunun en önemli maddesi olduğu için daha detaylı inceleme gereği hissettik. Bu sebeple maddenin bizce en önemli hükümlerini parça parça ele alarak gözden kaçırılmaması gereken kısımlarını irdelemeye çalışacağız.
(1) Mükellefler, bu fıkrada belirtilen şartlar dâhilinde gelir ve kurumlar vergisi matrahlarını artırarak bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödemeleri halinde, kendileri hakkında artırımda bulunulan yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmaz.
a) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde (ihtirazi kayıtla verilenler dâhil) vergiye esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar, 2013 takvim yılı için %35, 2014 takvim yılı için %30, 2015 takvim yılı için %25, 2016 takvim yılı için %20, 2017 takvim yılı için %15 oranından az olmamak üzere artırırlar.
b) Gelir vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dâhil) olması hâlinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile bu fıkranın (a) bendine göre artırdıkları matrahlar, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için 2013 takvim yılı için 12.279 Türk lirasından, 2014 takvim yılı için 12.783 Türk lirasından, 2015 takvim yılı için 13.558 Türk lirasından, 2016 takvim yılı için 14.424 Türk lirasından, 2017 takvim yılı için 16.350 Türk lirasından; bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabı için 2013 takvim yılı için 18.095 Türk lirasından, 2014 takvim yılı için 19.155 Türk lirasından, 2015 takvim yılı için 20.344 Türk lirasından, 2016 takvim yılı için 21.636 Türk lirasından, 2017 takvim yılı için 24.525 Türk lirasından az olamaz. Geliri sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançtan oluşan mükellefler için vergilendirmeye esas alınacak asgari matrah, bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için belirlenmiş tutarların ilgili yıllar itibarıyla 1/10’undan, geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından oluşanlar için 1/5’inden, geliri bunlar dışında kalan diğer gelir vergisi mükellefleri için ise işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için belirlenmiş tutardan az olamaz. Bu bendin uygulanmasında ilgili yıllar itibarıyla gayrimenkul sermaye iratları için belirlenen istisna tutarları dikkate alınmaz. Birden fazla gelir unsuru elde eden mükelleflerce, vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olunmaması için, bu fıkrada belirtilen ilgili gelir unsuru itibarıyla matrah artırımı yapılması şarttır.
c) Kurumlar vergisi mükelleflerinin artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş oldukları beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya kazanç elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve kazançlarını vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dâhil) olması hâlinde, vergilendirmeye esas alınacak matrahlar ile bu fıkranın (a) bendine göre artırdıkları matrahlar, 2013 takvim yılı için 36.190 Türk lirasından, 2014 takvim yılı için 38.323 Türk lirasından, 2015 takvim yılı için 40.701 Türk lirasından, 2016 takvim yılı için 43.260 Türk lirasından, 2017 takvim yılı için 49.037 Türk lirasından az olamaz.
Maddenin birinci fıkrası Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine yönelik düzenlemeler içermektedir. Bu iki vergi türüne ilişkin matrah artırım hükümlerini içeren birinci fıkraya göre hem Gelir Vergisi hem de Kurumlar Vergisi mükellefleri 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılları için matrah artırım hükümlerinden faydalanabilecekler. Öyle ki bu yıllara ilişkin matrah artırımı yapan mükellefler, matrah artırım hükümlerinden faydalandıkları yıllara ilişkin vergi incelemesine tabi tutulamayacaklar.
Tekrar birinci fıkranın ilk dört bendine dönecek olursak, burada kanun yapıcının iki farklı hususu ifade ettiğini görüyoruz. Madde bir taraftan, faaliyetlerine vergi mükellefiyeti tesis ettirmiş mükelleflere hitap ederken bir taraftan da potansiyel mükellef olarak ifade edilen henüz herhangi bir vergi türünden adına mükellefiyet tesis edilmemiş kişileri de kast etmektedir.
Parantez içi hükümle belirtilmiş olan “ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında bırakanlar dâhil” kısmı ile gelir getirici faaliyet içinde bulunup bu gelirlerini herhangi bir şekilde vergi dairesine bildirmeyerek vergi dışında bırakan mükellefler de matrah artırımı hükümleri kapsamı içerisine alınmış.
Daha anlaşır bir şekilde ifade etmek gerekirse, örneğin kendinize ait bir binayı üçüncü kişilere kiralayarak bir nevi otel hizmeti vermek suretiyle ticari kazanç elde ediyorsunuz, ancak bu kazançlarınız için vergi mükellefiyeti tesis ettirmediniz ve herhangi bir gelir/kurumlar vergisi ödemiyorsunuz. İşte vergi dairesine başvurarak mükellefiyet tesis ettirmek suretiyle matrah artırım hükümlerinden faydalanabilir ve bu sayede ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak muhtemel incelemelere karşı da korunmuş olursunuz.
Hali hazırda Gelir/Kurumlar Vergisinden mükellefiyeti bulunan mükellefler, ilgili yıllar için sistemde kayıtlı olan beyannamelerinde belirtilen vergiye esas matrahlarını belirtilen oranlarda artırarak (2013 için %35, 2014 için %30, 2015 için %25, 2016 için %20, 2017 için %15) bu yıllara ilişkin vergisel sorumluluklarını tamamen yerine getirmiş sayılır ve incelemelere karşı bir nevi savunma kalkanı kazanırlar.
Mükellefler eğer bu yıllara ilişkin zarardan veya diğer farklı nedenlerden dolayı matrah beyan etmemişlerse veya yukarıda detaylıca izah ettiğimiz üzere potansiyel mükellef durumunda olmalarından dolayı beyanname vermemiş ve dolayısıyla da herhangi bir matrah beyanında bulunmamışlarsa, yine kanunda Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri için ayrı ayrı belirtilen asgari seviyede matrah beyan ederek kanun hükmünden faydalanabileceklerdir.
Burada irdelenmesi gereken bir diğer önemli husus ise “b” fıkrasının son cümlesinde bulunan ibaredir. “Birden fazla gelir unsuru elde eden mükelleflerce, vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olunmaması için, bu fıkrada belirtilen ilgili gelir unsuru itibarıyla matrah artırımı yapılması şarttır.” denilerek Gelir Vergisi mükellefleri (veya potansiyel mükellefler) için önemli bir duruma dikkat çekilmektedir.
Bilindiği üzere Gelir Vergisi, 7 farklı kazanç unsurunun bir araya gelmesiyle hesaplanan bir vergi türüdür. Ticari kazanç, Zirai Kazanç, Serbest Meslek Kazancı, Ücret, Menkul Sermaye İradı, Gayrimenkul Sermaye İradı ve Diğer Kazanç ve İratlar’dan elde edilen kazanç ve iratların toplanması suretiyle hesaplanan Gelir Vergisi, bu yönüyle Kurumlar Vergisinden ayrılmaktadır.
Kanun maddesi ve ilgili tebliğ birlikte değerlendirildiğinde durumun şu şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Bir Gelir Vergisi mükellefinin beyannamesinde Ticari Kazanç veya Zirai Kazanç bulunması veya Serbest Meslek Erbabı tarafından verilmiş olması durumlarında, bu beyannamede diğer 4 kazanç unsurunun biri veya birden fazlasının veya hepsinin bulunması veya bu 4 kazanç türünün hiç birinin bulunmaması önemli değildir. Bu beyannameye ilişkin matrah artırımında bulunulduğu zaman, bir daha o yıla ilişkin 7 kazanç unsurunun hiç birisinden vergi incelemesi yapılamayacaktır. Yani Ticari Kazancı bulunan bir mükellef, kanunda belirtilen asgari seviye üzerinden matrah artırımında bulunduğu takdirde, diğer kazanç türlerinden hiç biri için ilerleyen yıllarda incelemeye alınamayacaktır. Tabi burada beyannamede belirtilen toplam matrahın üzerinden artırımda bulunulması gerektiğini, birden fazla kazanç türünün bir arada bulunması halinde dahi sadece Ticari Kazanç üzerinden matrah artırımında bulunulamayacağını da ifade edelim.
İkinci durum durum, verilen beyannamelerde ticari, zirai ve mesleki kazanç bulunmayan ancak ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlar’dan biri veya birden fazlası veya hepsi bulunan mükellefler, işletme hesabı esasına göre belirlenen asgari düzeyde matrah artırımında bulunacaklar ve sadece bu dört vergi türü nedeniyle vergi incelemesine muhatap olmayacaklardır. Yani bu dört vergi türü için matrah artırımında bulunan mükelleflerin ilerleyen yıllarda ticari kazançlarını, zirai kazançlarını, mesleki kazançlarını beyan dışı bıraktıklarının anlaşılması halinde, vergi incelemesi ile muhatap olabileceklerdir. Eğer bu saydığımız kazanç türlerinden biri veya birkaçı için matrah artırımında bulunmuşlarsa, o zaman sadece o kazanç türü için vergi incelemesi ile muhatap olmayacaklar, ilerleyen yıllarda yapılacak farklı bir kazanç türü tespitinde ise vergi incelemesi ile karşı karşıya kalabileceklerdir.
Burada belirtmemiz gereken bir diğer durum ise, bu kazanç türleri için matrah artırımı hükümlerinden faydalanılması aşamasında istisna ve indirim (örneğin mesken istisnası) hükümlerinden faydalanılamayacağıdır.
Tekrar hatırlatmamız gerekirse, verdikleri yıllık gelir vergisi beyannamesinde birden fazla gelir unsuru bulunan mükellefler, matrah artırımlarını yıllık beyannamelerinde yer alan toplam matrah üzerinden yapacaklar, gelir unsurlarının bir kısmı itibarıyla artırımda bulunmayacaklardır.
Son olarak matrah artırımı için son tarihin yapılandırmanın aksine kanunun yayınlandığı tarihi takip eden 3. ayın sonu olduğunu da bir kez daha belirtelim. Yapılandırma hükümlerinden faydalanmak isteyen mükellefler içinse bu tarih, kanunun yayınlandığı ayı takip eden 2. ayın sonu olarak düzenlenmiştir.
ç) Bu fıkra hükmüne göre artırılan matrahlar, %20 oranında vergilendirilir ve üzerinden ayrıca herhangi bir vergi alınmaz. Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu vergi türlerinden tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiş ve bu vergi türleri için bu Kanunun 2 nci ve 3 üncü madde hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla bu fıkra hükmüne göre artırılan matrahları %15 oranında vergilendirilir. İstisna, indirim ve mahsuplar nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken verginin bulunmaması hâlinde de bu hüküm uygulanır.
Kanun koyucu burada ise ilk 3 bende göre matrah artırım hükümlerinden faydalanan mükelleflerin ödeyecekleri tutarların nasıl belirleneceğini açıklamış. Buna göre, gelir vergisi veya kurumlar vergisi olduğu fark etmeksizin artırılan veya beyan edilen matrah üzerinden %20 oranında vergi hesaplanacaktır. Bilindiği üzere normalde artan oranlı olan gelir vergisi burada sabit olarak kabul edilmiştir. Maddenin devamında ise birtakım mükelleflere ayrıcalık tanınmıştır.
Öyle ki, artırımına ilişkin ilgili yıllarda verilen beyannamelerin zamanında verilmiş olması ve bu beyannamelere istinaden kesinleşen vergi borçlarını zamanında ödemiş mükelleflere, bu kanunun ikinci ve üçüncü maddelerinde yer alan yapılandırma hükümlerinden de faydalanmamış olması şartıyla %5’lik bir vergi avantajı sağlanmış ve hesaplanacak oran %15 olarak dikkate alınmıştır.
ğ) Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararların %50’si, 2018 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez.
Maddede önem teşkil eden bir diğer husus ise zarar mahsubunun nasıl yapılacağıdır. Matrah artırım hükümlerinden faydalanan mükellefler zarar mahsubunu nasıl yapacak? Bu sorunun yanıtı için 5. Maddenin (1). fıkrasının (ğ) bendine bakmamız gerekiyor. Bu bentte ifade edildiği üzere, mükellefler matrah artırımı hükümlerinden faydalandıkları yıllarda zarar beyan etmişlerse, bir sonraki seneye bu zararlarının sadece %50’si devredecektir.
Örneğin, mükellefin 2013 yılında 20.000 TL zarar, 2014 yılında 10.000 TL zarar, 2015 yılında 28.000 Kar, 2016 yılında 20.000-TL zarar ve 2017 yılında 4.000-TL zarar beyan etmiş olduğunu ve mükellefin de 2013, 14, 15, 16, 17 yılları için matrah artırımı hükümlerinden faydalandığını varsayalım.
Böyle bir durumda 2015 yılında elde edilen kardan geçmiş yıl zararlarının 28.000-TL’sinin mahsup edileceği ve 2.000 TL zarar kalacağı tabidir. Kanuna göre ise bu zararın yarısı devredecek, diğer yılların da aynı şekilde %50’si kabul edilerek 2018 yılında indirime konu olacak geçmiş yıl zararlarının toplamı 13.000-TL (1.000+10.000+2.000) olacaktır
(2) Mükellefler, bu fıkrada belirtilen şartlar dâhilinde gelir (stopaj) veya kurumlar (stopaj) vergisini artırarak bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödemeleri halinde, kendileri nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak artırıma konu ödemeler nedeniyle gelir (stopaj) veya kurumlar (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaz.
5. Maddenin (2). fıkrası ise Gelir Stopaj Vergisi ve Kurumlar Stopaj vergisi kapsamında matrah artırımı hükümlerini açıklamaktadır. Kanun koyucunun son derece detaylı bir şekilde açıkladığı bu hükümleri kesinlikle iyi analiz etmek ve herhangi bir işlem tesis etmeden önce ilgili hükümleri detaylıca kontrol etmek hatalı beyanda bulunmamak açısından önemlidir.
Oldukça detaylı olan bu açıklamaların her birinin tek tek irdelenmesi yazımızı fazlasıyla uzatacağı için genel bilgilerle bu kısımı geçmeyi daha doğru buluyoruz. Genel olarak bu fıkra hükümleri de Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi matrah artırım hükümleriyle benzerlik göstermektedir. Gelir Stopaj Vergisi ve Kurumlar Stopaj Vergisi kapsamında da yine 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılları için artırım hükümlerinden faydalanabileceklerdir. Ancak burada matrah artırımı değil doğrudan vergi artırımı yapılacağını gözden kaçırmamak gerekir.
Burada, hiç beyanname vermemeleri, en az 1 beyanname vermeleri, verilen beyannamelerde hiç işçi göstermemeleri gibi çok çeşitli durumlar tek tek ele alınarak her bir durumda mükellefin nasıl ve hangi oranda vergi artırımında bulunacağı detaylıca izah edilmiştir.
(3) Mükellefler, bu fıkrada belirtilen şartlar dâhilinde katma değer vergisini artırarak bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödemeleri halinde, kendileri nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaz.
a) Katma değer vergisi mükellefleri, her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri beyannamelerindeki (ihtirazi kayıtla verilenler dâhil) hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 2013 yılı için %3,5, 2014 yılı için %3, 2015 yılı için %2,5, 2016 yılı için %2 ve 2017 yılı için %1,5 oranından az olmamak üzere belirlenecek katma değer vergisini, vergi artırımı olarak bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar beyan ederler. 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve geçici 17 nci maddesine göre tecil-terkin uygulamasından faydalanan mükellefler için artırıma esas tutarın belirlenmesinde, tecil edilen vergiler hesaplanan vergiden düşülür.
Kanunun 5. maddesinin 3. fıkrası Katma Değer Vergisi yönünden vergi artırım hükümlerini düzenlemektedir. Burada da yine Gelir ve Kurumlar Vergisinin aksine Gelir Stopaj ve Kurumlar Stopaj Vergisi hükümlerinde olduğu gibi matrah artırımı değil doğrudan vergi artırımı hükümlerini ifade ettiğini görüyoruz.
Bu kapsamda düzenlenen 5. maddenin (3). fıkrasının (a) bendi, vergi artırımına ilişkin genel esasları ifade etmektedir. Bu madde kapsamında KDV vergi artırımında bulunmak isteyen mükellefler, 2013 yılı için%3,5, 2014 yılı için %3, 2015 yılı için %2,5, 2016 yılı için %2, 2017 yılı içinse %1,5 oranında vergi artırımında bulunacaklardır. Vergi artırımında bulunan mükellefler bu kapsamda ilgili yıllar için vergi incelemesi ile muhatap olmayacaklar. Ancak burada bir kez daha Sahte Belge Düzenleme yönünden farklı hususların olduğunu ve bunların yazımızın ilerleyen kısımlarını izah edeceğimizi ifade edelim.
b) Bir aylık vergilendirme dönemine tabi olan katma değer vergisi mükelleflerince, artırımda bulunulmak istenilen yıl içindeki vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak;
1) Verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamelerinden, en az üç döneme ait beyannamenin verilmiş olması hâlinde, bu yıla ait dönemlerden verilmiş olan beyannamelerdeki hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması bir yıla iblağ edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık hesaplanan katma değer vergisi tutarı bulunur ve bu tutar üzerinden bu fıkranın (a) bendinde belirtilen oranlara göre artırım tutarı hesaplanır.
2) Hiç beyanname verilmemiş ya da bir veya iki döneme ilişkin beyanname verilmiş olması hâlinde, ilgili yıl için gelir veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden %18 oranında katma değer vergisi artırımında bulunmak suretiyle bu fıkradan yararlanılır. Bu durumda olan adi ortaklık, kollektif ve adi komandit ortaklıklarda ortakların tamamının gelir veya kurumlar vergisi yönünden matrah artırımında bulunmaları şarttır.
3) İlgili takvim yılı içindeki işlemlerin tamamının istisnalar kapsamındaki teslim ve hizmetlerden oluşması veya diğer nedenlerle hesaplanan katma değer vergisi bulunmaması ile tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşması hâlinde, ilgili yıl için gelir veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden %18 oranında katma değer vergisi artırımında bulunmak suretiyle bu fıkradan yararlanılır. Şu kadar ki, ilgili takvim yılı içinde bu alt bentte belirtilen durumların yanı sıra vergiye tabi diğer işlemlerin de mevcudiyeti nedeniyle hesaplanan vergisi çıkan mükelleflerin bu fıkra hükmüne göre ödemeleri gereken katma değer vergisi tutarı, yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanacak %18 oranındaki katma değer vergisi tutarından aşağı olamaz. Bu kapsama giren mükellefler, gelir veya kurumlar vergisi için matrah artırımında bulunmamaları hâlinde bu fıkra hükmünden yararlanamaz.
7143 sayılı kanunun 5. maddesinin (3). fıkrasının (b) bendi ise, verilecek KDV vergi artırım beyannamelerinde yanlışlıklar yapılmaması açısından büyük önem taşımaktadır. Öyle ki bir önceki matrah artırım kanunun en çok yanlış yapılan kısmı olan KDV vergi artırım kısmı, bu sefer de 6143 sayılı kanunda olduğu gibi tekrarlanmıştır. Özellikle mükelleflerin hangi durumlarda sadece katma değer vergisi yönünden artırım yapmasının yeterli olduğunu hangi durumlarda ise sadece katma değer vergisi yönünden artırım yapmasının yeterli olmayıp bunun yanında Gelir/Kurumlar Vergisi yönünden de matrah artırımı hükümlerinden faydalanması gerektiğini aksi taktirde verdiği Katma Değer Vergisi vergi artırım beyannamesinin geçersiz olacağını bilmesi gerekir.
Sırayla gidecek olursa; (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan hükme göre, mükelleflerin bir yılda bulunan 12 döneme ait katma değer vergisi beyannamelerinden en az 3’ünü vermiş ve her birinde de hesaplanan katma değer vergisi beyan etmiş olmaları durumunda bu bent hükümlerine göre işlem yapılır.
Buna göre, verilen beyannamelerde yer alan hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması alınır ve bu ortalama tutarı 12 ile çarpılarak bir yıla iblağ edilir. Daha sonra bulunan bu tutar üzerinden (3) fıkranın (a) bendine göre hesaplanan vergi tutarı ödenerek kanundan faydalanılmış olunur.
(b) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan hükme göreyse, hiç beyanname verilmemiş veya bir veya iki döneme ilişkin beyanname verilmiş olması durumu izah edilmiştir. Böyle bir durumda mükellefin katma değer vergisi yönünden vergi artırımı hükümlerinden faydalanabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi yönünden de matrah artırımı hükümlerinden faydalanarak matrah artırımı yapmış olması gerekmektedir. Yapılan bu Gelir/Kurumlar Vergisi matrah artırımı sonucu bulunan matrah üzerinden %18 Katma Değer Vergisi hesaplanarak kanunda belirtilen şekilde ödenir ve bu sayede ilgili yıl için Katma Değer Vergisi vergi artırım hükümlerinden faydalanılmış olunur.
(b) bendinin (3) numaralı alt bendinde ise çeşitli sebepler verilen katma değer vergisi beyannamelerinin en az 1 tanesinde hesaplanan katma değer vergisinin bulunmaması durumunu ifade etmektedir. Böyle bir durumun bulunması halinde yani en az 1 dönem katma değer vergisi beyannamesinde hesaplanan katma değer vergisinin “0” olarak beyan edilmesi halinde, mükellefin KDV yönünden vergi artırımı hükümlerinden faydalanabilmesi için yine Gelir/Kurumlar Vergisi yönünden matrah artırım beyannamesinde bulunması şarttır. Yapılan bu Gelir/Kurumlar Vergisi matrah artırımında beyan edilen tutarın %18’i ile Katma Değer Vergisi vergi artırımı beyannamelerinde belirtilen vergi artırım tutarı karşılaştırılır ve yüksek olan kabul edilerek vergi artırımı yapılır.
ç) Katma değer vergisi mükelleflerinin, artırıma esas alınan ilgili yılın vergilendirme dönemlerinin tamamı için artırımda bulunmaları zorunludur. Şu kadar ki, mükelleflerin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde işe başlamaları ya da işi bırakmaları hâlinde, faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.
Bu bentte dikkat edilmesi gereken şey, mükelleflerin bir yıl içerisinde faal oldukların dönemlerin ancak tamam için matrah artırımı hükümlerinden faydalanabileceğidir. Yani, 12 dönem verilen katma değer vergisi beyannamelerinin 9’u için vergi artırımından faydalanırken kalan 3 dönem için faydalanmama gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.
e) Artırım talebinde bulunulan yılları izleyen dönemlerde yapılacak vergi incelemelerine ilişkin olarak artırım talebinde bulunulan dönemler için, sonraki dönemlere devreden katma değer vergisi yönünden ve artırım talebinde bulunulan dönemler için ihraç kaydıyla teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan terkin ve iade işlemleri ile ilgili inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır. Sonraki dönemlere devreden katma değer vergisi yönünden yapılan incelemelerde artırım talebinde bulunulan dönemler için tarhiyat önerilemez.
Bu bentte ise, vergi incelemelerine ilişkin önemli bir detaya yer verilmiş. Katma değer vergisi yönünden vergi artırımı yapan mükellefler için her ne kadar daha önce de vergi incelemesi ile muhatap olmayacaktır ifadesini kullanmış olsak da aslında bu tam olarak doğru bir ifade değildir. Çünkü kanunun 5. maddesinin (3). fıkrasının (e) bendi katma değer vergisi yönünden vergi artırımı yapan mükelleflerin de vergi incelemesine tabi olabileceğini ancak bu mükellefler için vergi tarhiyatı yapılamayacağını ifade etmektedir.
Peki tarhiyat önerisi yapılamayacaksa neden vergi incelemesi yapılsın? Bu sorunun yanıtı için Sahte Belge İncelemeleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Daha detaylı bilgi için Sahte Belge incelemesi nedir? Neden ve nasıl yapılır? isimli makalemize göz atabilirsiniz. Bir örnekle kısaca açıklamak gerekirse, 2017 yılı için Katma Değer Vergisi yönünden vergi artırımı yapan bir mükellef 2018 yılı için katma değer vergisi yönünden incelenmektedir. 2018 yılında Önceki Dönemden Devreden Katma Değer Vergisi bulunuyorsa, öncelikle bu tutarın doğruluğunun kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple mükellefin 2017 yılı incelenebilecek ve 2017 yılı için Sonraki Döneme Devreden Katma Değer Vergisi tutarının doğru olup olmadığı kontrol edilecek, eğer doğru değilse bu tutar düzeltilecek ancak mükellef aleyhine 2017 yılı için katma değer vergisi tarhiyatı önerilemeyecektir.
(4) Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarına göre;
a) Matrah ve vergi artırımının bu Kanunun yayım tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bu maddede öngörülen şekilde yapılması, hesaplanan veya artırılan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin, peşin veya ilk taksiti bu Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sürede başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami altı eşit taksitte bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şarttır. Bu vergilerin bu Kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi hâlinde, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur, ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz.
Bu fıkra ile matrah artırımı hükümlerinden faydalanan mükelleflerin ödemelerini nasıl yapacağı izah edilmiş. Metne göre, matrah artırım (kdv ve stopaj için vergi artırım) hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerin 31.08.2018 (bu tarih dahil) tarihine kadar başvurularını yapmaları gerekmektedir. İlk taksiti Eylül 2018 ayının sonuna kadar ödeyebilecek olan mükellefler, dilerlerse aynı sürenin son gününe kadar tüm tutarı peşin olarak da ödeyebilir. Taksitle ödemenin tercih edilmesi halinde ise Eylül ayından sonraki her 2 ayda bir ödemek suretiyle toplam 6 taksitte ödeme yapılabilir. Taksitlendirme durumunda ana tutarın 1,045 katsayısıyla çarpılarak 6’ya bölüneceğini de hatırlatalım.
Burada en önemli husus ise, herhangi bir nedenle matrah ve vergi artırımında bulunanların bu vergileri, Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödememeleri halinde artırım hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecektir.
(7) Bu maddeye göre matrah veya vergi artırımında bulunulması, bu Kanunun yayımı tarihinden önce başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez. Ancak, artırımda bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi ve üçüncü fıkrasının (e) bendi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihini izleyen ayın başından itibaren iki ay içerisinde sonuçlandırılamaması hâlinde, bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah veya vergi farkı tespit edilmesi hâlinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce artırımda bulunulmuş olması şartıyla inceleme ve takdir sonucu bulunan fark, bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri ile birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir.
Kanunun 5. maddesinin (7). fıkrasında belirtilen bu hüküm, daha önce birçok defa tekrarladığımız üzere kanunun yayınlanmasından önce başlanılan incelemelerin durumunu açıklamaktadır. Yazımızın önceki bölümlerinde bu hususu detaylıca açıkladığımız için tekrar açıklama yapılmayacaktır. Ancak şu kadarını söylemek gerekirse, 31.07.2018 tarihine kadar tamamlanmayan incelemeler durdurulacak ve mükellefin matrah artırımı hükümlerinden faydalanması halinde bu incelemeler kapatılacaktır. Burada “bu maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi” olarak belirtilen hüküm vergi iadesine ilişkin hükümleri “üçüncü fıkrasının (e) bendi” olarak belirtilen hüküm ise sonraki döneme devreden katma değer vergisi tutarının doğrulu amacıyla tarhiyat önerisi içermeyen incelemeler kast etmektedir.
(9) 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasındaki “defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler” veya bu fiiller nedeniyle incelemesi devam edenler ile terör suçundan hüküm giyenler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla haklarında terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle adli makamlar, genel kolluk kuvvetleri veya Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında vergi incelemesi yapılması, terörün finansmanı suçu veya aklama suçu kapsamında inceleme ve araştırma yapılması talep edilenler, bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerinden yararlanamazlar. Şu kadar ki 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasında yer alan defter, kayıt ve belgeleri yok etme veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyma veya hiç yaprak koymama veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme fiillerinden hareketle yapılan vergi incelemesinin tamamlanması sonucu bu fiillerin varlığının tespit edilememesi durumunda, bu durumun tespitine ilişkin raporun mükelleflere tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde yazılı başvurmaları, matrah ve vergi artırımı sonucu hesaplanan vergileri, raporun tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödemeleri ve maddede öngörülen diğer şartları yerine getirmeleri koşuluyla bu madde hükümlerinden yararlanırlar.
Bu madde, yazımızın içerisinde birçok defa belirttiğimiz Sahte Belge Düzenleme’ye yönelik özel durumu ifade ediyor. 7143 sayılı kanunun 5. maddesinin (9). fıkrasında geçen “defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler” ibaresi, vergi hukukunda kısaca “Sahte Belge Düzenleme” fiili olarak tanımlanmaktadır.
Madde hükmüne göre, daha önce haklarında sahte belge düzenleme yönünden inceleme yapılmış ve sahte belge düzenledikleri tespit edilmiş mükellefler 7143 sayılı kanunun 5. maddesinin (1), (2) ve (3) sayılı fıkraları kapsamındaki hükümlerden faydalanamazlar.
7143 sayılı Kanun uyarınca matrah ve vergi artırımı başvurusunda bulunulduğu tarihten önce inceleme başlanmış olması durumunda da yine bu kapsamda incelenen mükellefler matrah ve vergi artırımı hükümlerinden faydalanamazlar. Burada kanun koyucunun “bu kanunun yayınlandığı tarihten önce” demek yerine “vergi incelemesine başlanmasından önce” demesi önemlidir.
Ancak maddenin sonunda da belirtildiği üzere, mükellef hakkında yürütülen “sahte belge düzenleme” yönünden inceleme neticesinde, mükellef hakkında herhangi bir tespitin yapılamayarak incelemenin sonlandırılması halinde, bu yönde yazılan vergi tekniği raporunun mükellefe tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde mükellefin matrah ve vergi artırımı hükümlerinden faydalanmasına imkan tanınmıştır.
Vergi incelemesinin ne zaman tamamlandığının herhangi bir öneminin olmadığı bu durumda ana kriter, vergi inceleme raporunun mükellefe tebliğ edilmesinin ardından 1 ay içerisinde mükellefin vergi dairesine başvurarak 7143 sayılı kanundan yararlanmak istediğini beyan etmesi ve vergi inceleme raporunun tebliğinden itibaren ilk taksiti ödemesi.
İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi (Madde-6)
(1) İşletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dâhil), işletmelerinde mevcut olduğu hâlde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedel ile bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bir envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bildirime dâhil edilen kıymetler için amortisman ayrılmaz.
b) Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu fıkranın (a) bendi hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve demirbaşlar envantere kaydedilir ve ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.
c) Bu fıkranın (a) bendi uyarınca beyan edilen; genel orana tabi makine, teçhizat, demirbaş ve emtiaların bedeli üzerinden %10 oranı, indirimli orana tabi diğer makine, teçhizat, demirbaş ve emtiaların bedeli üzerinden tabi olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi hesaplanır ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek, beyanname verme süresi içinde ödenir. Makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi, hesaplanan katma değer vergisinden indirilemez. Emtia üzerinden ödenen vergi genel esaslara göre indirilir. Bu emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için 3065 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü uygulanmaz.
Toplumda daha çok stok affı olarak adlandırılan düzenleme, kanunun 6. maddesinin (1). fıkrasında düzenlenmiştir. Bu fıkrada yer verilen düzenlemenin içeriği, işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlara ilişkindir. Firmaların bünyelerinde var olan bu türden varlıkların, muhasebe kayıtlarında ve dolayısıyla da defterlerinde yer almaması durumunda, bu madde içerisinde belirtildiği oranda KDV beyanında bulunarak bu varlıkları kayıtlarına alabilir.
Dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan biri, bildirime dahil edilen amortismana tabi iktisadi kıymetler için amortisman ayrılmayacaktır.
(2) Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan mallar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır: a) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dâhil), kayıtlarında yer aldığı hâlde işletmelerinde mevcut olmayan emtialarını, bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar, aynı nev’iden emtialara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayrisafi kâr oranını dikkate alarak fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilirler. Gayrisafi kâr oranının cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde, mükellefin bağlı olduğu meslek odalarının belirleyeceği oranlar esas alınır. Bu hükme göre ödenmesi gereken katma değer vergisi, ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. b) Eczaneler, stoklarında kaydi olarak yer aldığı hâlde fiilen bulunmayan ilaçları, bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar maliyet bedeli üzerinden fatura düzenlemek suretiyle kayıtlarından çıkarabilirler. Bu suretle kayıtlardan çıkarılan ilaçların maliyet bedeli üzerinden %4 oranında hesaplanan katma değer vergisi ayrı bir beyanname ile beyan edilerek beyanname verme süresi içinde ödenir. Ödenen bu vergi, hesaplanan katma değer vergisinden indirilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamaz.
6. Maddenin 2. fıkrasında ise birinci fıkranın aksine bu defa işletmede bulunmadığı halde kayıtlarda varmış gibi görünen varlıklara ilişkin bir affı açıklamaktadır. Böyle bir durumla karşı karşıya olan firmalar, bu durumu düzeltmek için ilgili varlıklar için fatura düzenleyecek ve bu faturadan doğan vergisel yükümlülüklerini yerine getirecektir.
Bu fıkrada ayrıca eczaneler için ayrı bir parantez açılmış ve kayıtlarda görünmesine rağmen fiilen bulunmayan ilaçlar için de maliyet üzerinden fatura düzenlemek ve düzenlenen bedel üzerinden %4 KDV ödeyerek kayıtlarını düzeltme imkanı getirilmiştir.
(3) Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar ile bunlarla ilgili diğer işlemler hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2017 tarihi itibarıyla düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler. b) Bu fıkranın (a) bendi kapsamında beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında hesaplanan vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir.
Maddenin üçüncü fırkasında ise bu defa kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarının düzeltilmesine yönelik bir düzenleme söz konusu. Bilindiği üzere vergi incelemelerinde ortaklardan alacaklar hesabının varlığı her zaman incelenen mükellef açısından sıkıntıya neden olmakta ve bu hesapta var olan bakiye üzerinden genelde adatlandırma olarak isimlendirilen yönteme başvurulmaktadır. Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyen okurlarımız, Adatlandırma nedir, nasıl ve neden yapılır? isimli makalemize göz atabilir.
Kasa kayıtlarını veya ortaklardan alacaklar hesabını düzeltmek isteyen mükellefler, kanunda da belirtildiği üzere beyan edilen tutar üzerinden %3 oranında vergi hesaplayarak ödemek suretiyle ileride kendileri için sıkıntı yaratabilecek olan bu kayıt ihlallerinden kurtulabilirler.
Nasıl Başvuru Yapılır?
Bu kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen mükellefler için en önemli sorular, nasıl başvuru yapılır, ne zamana kadar başvuru yapılır ve nereye başvuru yapılır şeklindedir. Her üçünün de yanıtını tek bir seferde vermek gerekirse, mükellefler 31.07.2018 tarihine kadar (bu süre dahil) başvurularını isterlerse ilgili kuruma bizzat giderek yazıyla, isterlerse de www.gib.gov.tr adresinden ya da www.turkiye.gov.tr adresinden başvuruda bulunabilirler.
Birden fazla vergi dairesine borcu olan mükellefler, yazı ile başvurmak istemeleri halinde her bir vergi dairesine ayrı ayrı başvurmak durumundalar.
Bizzat vergi mükellefi olmamakla birlikte, kanunda sayılan haller dolayısıyla vergi sorumlusu olarak kabul edilen (mirasçılar, kefiller, şirket ortakları ve kanuni temsilciler) her durumda vergi dairelerine yazı ile başvurmak durumunda olup, bu kişilerin internet üzerinden başvurmaları gibi bir durum bulunmamaktadır.